Kitap Özeti: Vermek ve Almak
- Pınar Özkent
- 11 Ağu 2022
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 25 May 2023
Örgütsel Psikoloji deyince aklıma ilk gelen isim Prof. Dr. Adam Grant.
Pennsylvania Üniversitesi Wharton Okulu'nda doçent olarak başladığı kariyerini henüz 28 yaşında okulun en genç kadrolu profesörü olarak taçlandıran bir "orijinal" bana göre.
Üstelik işini öyle büyük bir aşkla yapıyor ki, 2011'den 2017'ye kadar öğrenciler tarafından üniversitedeki en iyi profesör seçilmiş olmasına şaşmamak gerek.
2013'te yazdığı ilk kitabı "Vermek ve Almak: Başarıya Devrimci Bir Yaklaşım" büyük bir ilgi ve beğeni toplayarak tam 27 dile çevrilmiş durumda. Bu muazzam eserini 3 kitap daha izledi: Orijinaller, B Seçeneği, Tekrar Düşünün.
Hepsi okunası, her biri altı çizilecek onlarca satır dolu.
Bugün, ilk kitabının harika bir özetini yapmış olan Haddini Aş Kulübü'nün sevgili üyelerinden Mehmet Baker'e veriyorum bloğumuzun bayrağını. Hepiniz için keyifli bir okuma yolculuğu olacağına eminiz.
Bu özet ücretsiz üyelerimiz içindir. Uluslararası ses getirmiş tüm kitap özetlerimize ulaşmak isterseniz, sizi Kitap Ekspresi'ne davet ediyoruz.
Kitap Ekspresi'nde özetlerimiz artık sesli olarak da sizlerle buluşuyor. Kitap Ekspresi'ne üye olun, hem her hafta bir bestseller kitabın özet ve ana fikirlerine ulaşın, hem dilerseniz özeti okumak yerine dinleyin. Önceki tüm ücretli özetlere de anında ulaşabilirsiniz. Hadi tam burada bekliyoruz!
İş dünyası için yazılmış ancak sosyal hayatımız için de çok katkı sağlayan bilgi ve analizler içeren derin bir başyapıttan bahsetmek isterim size. Günümüzün hızla değişen dünyasında, insanlarla olan etkileşimimizin başarımızı nasıl etkilediğini merak ediyorsanız “Vermek ve Almak” tam size göre..
Temelde kendi çıkarlarını göz ardı etmeden başkalarının hayatına dokunan ve herhangi bir karşılık beklemeden fedakarca yardım eden insanların çok daha başarılı olduğunu söylüyor Adam Grant. Bunu da pek çok örnekle destekliyor ve vericilerin başlangıçta daha az başarı gösterdiği düşünülse de günün sonunda mutlaka kazandıklarını belirtiyor.
Adam Grant’ a göre iş dünyasında insanlar üçe ayrılıyor:
-Vericiler - Karşılık beklemeden başkaları için bir şeyler yapanlar
-Alıcılar - Bir şey vermeden sürekli alanlar
-Dengeleyiciler - Aldığım kadar veririm diyenler
"Yakın ilişkilerimizde çoğumuz verici gibi davranırken iş ortamında daha çok dengeleyici oluyoruz" diyor Grant.
Grant ve ekibi yaptığı araştırmalarda başarıyı zeka, hırs, çalışkanlık kadar başkalarıyla kurulan etkileşimin de etkilediğini belirtiyor.
Ayrıca Bakınız; Kitap Özeti: İnsanın Anlam Arayışı
Başarı merdiveninin en tepesinde vericiler yer alırken, ilginç bir şekilde en altında da vericileri
görüyoruz. Hayatın her anında olduğu gibi verici olmakta da dengenin önemli olduğunu
görüyoruz. Kendi vakitlerinden, enerjilerinden sürekli vererek kendilerini unutanlar merdivenin
altına doğru ilerliyor.
Grant'ın yaptığı araştırmalara göre insanları etkilemenin iki temel yolu vardır:
1. Baskınlık
2. Saygınlık
Alıcılar baskınlık kurmaya daha yatkın ve bu konuda iyidirler. Daha fazla değer elde
etme amacı taşıdıkları için, başkalarına baskınlık kurmak için çabalarlar. Bu amaçla sert
konuşur, seslerini yükseltir ve otoritelerini gösterirler. Kendi başarılarından sürekli bahseder ve yaptıklarını gururla anlatırlar. Gerektiğinde öfkelerini sergilemeyi ve tehditler savurmayı da ihmal etmezler.
Vericilerin iletişim tutumu ise, bu tarz iletişimin her zaman işe yaramadığını ve vericilerin
içgüdüsel olarak kullandığı iletişim tarzının, saygınlık inşa etme hususunda
şaşırtıcı biçimde etkili olduğunu gösterir.
Alıcılar genelde içlerinde bulundukları ortamda en zeki kişi olmak için çabalarlar. Vericiler
ise başkalarından görüş almaya daha açık olurlar, bu görüşler kendi inançlarına ters olsa
bile.
Vericiler, yardımlaşarak, iş birliği yaparak, insanları etkileyip potansiyellerine erişmelerine destek olarak, aslında çevrelerine son derece sağlam bir network örmüş oluyorlar. Bu da başarı için yalnız hareket etmektense, gerektiğinde insanların desteğini alarak büyüyebilmek demek..
Vericiler, alıcılar, dengeleyiciler, hepsi başarılı olabilir ve oluyorlar da. Ancak vericiler
başarılı olduğunda farklı ve özgün bir şey meydana gelir. Bu başarı etrafa dalga dalga
yayılır. Diğer taraftan ise alıcılar başarılı olduğunda genellikle başka birisi veya birileri kaybetmiş olur.
Verme acısını bilmeden, sevinç aramadan, erdem kaygısına düşmeden verenler vardır bir de; şu vadideki mersin ağacının kokusunu havaya saçması gibi.. / Halil Cibran.
Vermek üzerine derin derin analizler yaptığı kitabında, 5 dakika veya daha az sürede insanların hayatına dokunabileceğimizi söylüyor. Bunu da değer alışverişi gibi düşünmek yerine karşıdakine değer katmak olarak açıklıyor.
Tesadüfen sohbet ettiğiniz birini, çok az bir süre de olsa dinleyip girişimi için tavsiyede
bulunduğunuzda, ona çok büyük bir katkı sağlamış olabilirsiniz. İşe ihtiyacı olan biri için,
ona yardım edeceğini düşündüğünüz başka birini arayıp destek istediğinizde, iki farklı
insanı buluşturabilirsiniz.
Adam Grant’ in mutluluk ve vermek üzerine de bize söyleyeceği şeyler var. Mutluluğu
aramanın insanları daha sıkı, daha uzun, daha zekice ve daha etkili çalışmaya teşvik
ettiğini söylüyor.
Sonuç olarak mutlu insanlar daha fazla para kazanıyor, daha yüksek performans gösteriyor, daha iyi kararlar veriyorlar ve çalıştıkları kuruma daha fazla katkı sağlıyorlar.
Hayatımızda, yaparken fark etmediğimiz ama yapılana çok büyük etki yaratan şeyler
olduğuna hep inanmışımdır.
Ama buradaki kritik nokta, bunları yaparken kendiniz için gerçekten bir fayda
beklememeniz. Ancak böyle bir yaklaşımda olabilirseniz, sağlıklı ve zengin bir bağlantı ağınız oluşabiliyor. Çünkü kendiniz için ufacık da olsa bir beklentiniz olduğunda karşınızdaki bunu fark ediyor. Mevlana’nın dediği gibi "küpün içinde ne varsa dışına mutlaka o sızıyor."
Şimdi kitaptan harika birkaç alıntıyla bitiriyorum satırlarımı:
Bir insanın gerçek değeri, ona hiçbir faydası dokunmayacak insanlara olan davranışlarından belli olur.
Bir insana, olduğu kişi gibi muamele ettiğimiz zaman onu olduğundan daha kötü hale getiririz; oysa içinde taşıdığı cevher sayesinde olabileceği kişiymiş gibi davranırsak onu olması gereken kişi haline getiririz.
Gerçek bir yeteneği keşfedip onu yetiştirmek, bir insanın yapabileceği en fedakarca davranışlardan biridir.
Comments