Kendimi bildim bileli yaşına aldırmadan yeni bir şeyler deneyen ve öğrenen insanlara hayranım.
Bu bana, zamana meydan okuyarak hayata sımsıkı sarılmayı çağrıştırıyor hep. İşte bu muazzam insanlardan biri de çocukluğumu geçirdiğim evdeki yan komşumuzdu.
Ayla teyze bizim apartmana ben orta okuldayken taşınmıştı. 50’li yaşlarda, kısa boylu ve kilolu; eni boyu aynı bir kadındı. Dönemin en yoğun banka şubelerinden birinde gişe görevlisi olarak çalışmış ve yeni emekli olmuştu.
Kısa sürede kaynaşmıştık, sık sık bize gelip giderdi. Her daim hayat dolu dediğimiz insanlardandı. Kahkahaları ve coşkusu evimizi aydınlatırdı. Tanıdığım birçok yetişkinden farklıydı, kendine has büyülü bir enerjisi vardı.
Aldığı emekli maaşını annesinin bakımına ayırması gerektiğinden ve başka bir maddi kaynağı olmadığından ciddi maddi sıkıntıları olduğunu biliyorduk. Parasını çok dikkatli harcamaya çalışırdı.
Sadece tek bir istisnası vardı. Kitapçı dükkanlarına girince kendini kaybeder, mutfak giderleri için ayırdığı paranın büyük bir kısmını orada bırakır, ayın geri kalanını patates haşlayarak geçirirdi.
Onu tanımamış olsaydım, ömür dediğimiz zamanla yarışan bu karmaşık evrende, bir insanın bu kadar çok kitap okuyabileceğini kesinlikle hayal edemezdim.
İçinde bulunduğu sıkıntılı duruma rağmen, onu yaşamından şikayet ederken hiç görmedim.
Bir gün yine gözleri tüm dünyanın umudunu taşırcasına parıldayarak kapıyı çaldı. Buldum diyordu, ne iş yapacağımı buldum!
O dönemler emeklilik sonrası çalışan kadın sık karşılaştığımız bir durum değildi ancak maddi durumunu bildiğimizden çok şaşırmadığımızı hatırlıyorum.
İngilizce öğrenip, kitap çevirileri yapmaya karar vermişti. Bu yaştan sonra ancak çok tutkuyla yapabileceği bir işi olsun istiyordu. Bu işte de çok para kazanamazdı belki ama akmasa damlardı.
Kelimeler dudaklarından hızla dökülürken, Ayla Teyze’nin az da olsa İngilizce bildiğini düşünmüştüm. Oysa dil bilgisi “Hello, how are you?” seviyesindeymiş.
Biz annemle iyice meraklanmaya başlamıştık. İngilizce kursuna gidecek parayı nereden bulacaktı bu kadın? 50 küsür yaşından sonra İngilizce’yi çeviri yapabilecek kadar iyi öğrenmek kolay mıydı?
Kursa gitmeyeceğini ve kitaplardan öğreneceğini söyledi göğsünü gere gere. Zaten okuma aşığıydı, bir süre roman yerine, İngilizce ders kitapları okuyacaktı. Söylediğine göre, 1 seneye kalmaz üstesinden gelirdi. (O an hikayenin bize çok gerçekçi gelmediğini itiraf etmeliyim.)
Bu konuşmayı takip eden aylar boyunca Ayla Teyze ile çok seyrek görüşebildik. Zamanının çoğunu İngilizce öğrenmeye adamıştı. Çalışma masasının lambasının sabahlara kadar yandığını hatırlıyorum. Arada bir kapıyı çalar, ayak üstü bana anlayamadığı yerleri sorardı. Otur kahve iç derdik, yok 2 konu daha bitirmem lazım, derdi.
Hayatımda hiç bu kadar büyük bir tutkuyla kendini gelişmeye adamış bir insanla karşılaşmamıştım.
Tutkunun bir insanı bu denli yaşama bağlayabileceğini de, ilk onunla öğrenmiştim.
Birinci senenin sonunda yayın evlerine başvurmaya başladı. Piyasada bu konuda tanınmış bir isim olmadığından, editörlere kendisini deneme sürecinden geçirmelerini teklif ediyor ve kendisine çeviri için emanet edilecek kitabın ilk 50 sayfasını bedava çevireceğini söylüyordu. Bu strateji harika sonuç vererek, ilk işini kaptığında, bizi ailecek yemeğe götürmüştü.
İlk çevirisi yayın evi tarafından çok beğenilince kitapların ardı arkası kesilmedi. Ayla Teyze hem yaptığı işten büyük keyif alıyor hem de yeni hayali için para biriktirebiliyordu. Yeni hayali ne miydi? Yıllar sonra, 72 yaşında dünya turuna çıktı :)
Annemler oradan taşındıktan sonra pek düzenli haberleşemesek de vefat ettiğini öğrendiğimizde hala her gün berabermişiz gibi eksikliğini derinden hissettik.
Hiç bir zaman hayallerin yaşımızı veya neyi bilip bilmediğimizi umursadığını düşünmedim.
Hepimizin içinde Ayla Teyze’ler var. Hepimizin içinde bugün nerede, ne yapıyor olduğumuza aldırmayan inatçı hayaller var.
Ama bir tarafımızda da “Tren kaçtı, geçmiş olsun” diyen ve deli gibi korkan önyargılarımız var.
Ben, şimdi 42 yaşında Haddini Aş Kulübü ile yepyeni bir girişime başlamışken, tüm o önyargılarımı, endişelerimi, “senden geçti” diyen tarafımı susturmayı seçiyorum. Eminim sen daha da iyisini yapabilirsin.
Kaç yaşında olursam olayım, biliyorum ki: Hayat her gün yeniden başlıyor. Ve her durumda yarından daha gencim.
Ayrıca Bakınız; 20'li Yaşlarda Kendime Vereceğim 8 Öğüt
Bir tanıdığım 40 yaşında üniversiteye yeniden girdi, psikoloji okudu ve 46 yaşında kliniğini açtı. Birkaç yıldır bilişsel terapi üzerine çalışıyor..
Bir danışanım 20 yıldır çalıştığı kurumdan istifa etti, öğrendiklerini gençlere aktarmaya başladı. Şimdi yarı zamanlı öğretim üyesi..
Bir başkası, CEO olarak çalışırken aniden işten kovuldu. 1 yıl iş bulamadı. Bu süreçte gerçek tutkusunu keşfetti ve harika bir liderlik eğitmeni oldu..
Yeterince güçlü bir hayalin varsa, yaşın da geçmiş deneyimlerin de sınırlamasın seni.
İnanmak, harekete geçmek ve denedim diyebilmek sana çok iyi gelecek.
Çünkü; yaş sadece iki haneli bir sayı ve biz insanlar ancak deneyimlerimiz kadar gerçeğiz!
***
Küçük Bir Ekleme;
Eğer henüz Haddini Aş Bülten üyesi değilseniz ve benzer içeriklerden ilham almak isterseniz; buradan bülten ailemize katılabilirsiniz.
Eğer kendinize başarılı, faydalı, mutlu ve refah içinde hissettiğiniz bir iş yaşamı hediye etmek isterseniz; Haddini Aş Kulübü'ndeki dostlarımızla sizi aramıza bekliyoruz.
Comments