top of page

Hayat Zor Geldiğinde Bu 5 Büyük Gerçeği Hatırlayın.

Güncelleme tarihi: 30 May

Kabul ediyorum ki, hayat her zaman kolay değil. Ancak onu daha da zorlaştırmakta da üstümüze yok.


Hepimiz hayatın bazı kesitlerinde takılıyoruz, kafamız karışıyor, kendimize sınırlar koyuyoruz ya da sıkışmış hissediyoruz.


Bugün hayatı her birimiz için daha basit kılacağına inandığım 5 gerçekten bahsetmek istedim size. Bu maddelerin, hayatı kendiniz için kolaylaştırmanıza yardımcı olabileceğini umuyorum.




1. Vizyonunuzu Koruyun Ama Yolun da Keyfini Çıkarın.


Bir vizyonumuz, hedefimiz, hayallerimiz var. Oraya doğru adım atmaya başlıyoruz. Ancak hayat bu.. Bazen istediğimiz gibi gitmiyor. Bir anda öncelikler değişiveriyor, bir anda olmadık bir toplantı hazırlığı ajandamıza giriyor ya da hasta oluyoruz, 2-3 haftamız hatta bazen birkaç ayımız kilitleniyor..


Unutmamak gerekiyor ki; hayat da hayal ettiğimiz yere ulaşmak da başlı başına engebeli yolculuklar. Yolculuğun iniş çıkışlarını, tökezlemelerimizi, ertelemelerimizi de kabul ettiğimizde hayat daha basit hale gelecek.


Somut planlar yapabiliriz ancak planladıklarımızı (o an için) gerçekleştiremeyebiliriz. Bu gerçeği kabul etmek üzerinizdeki baskıyı azaltacak. Yolculuğunuzda ilerlerken esnek olmaya bakın.


Önemli olan vizyonumuzu kalbimizin ortasına koyup, adım atabildiğimiz ilk an yeniden oraya doğru ilerlemeye başlamak. Bir süre adım atamadık, başka şeylerle ilgilenmek zorunda kaldık diye o vizyondan vazgeçmek mi? İşte asıl o zaman tehlike var.


Kendinize yapamadıklarınız için yüklenmekten vazgeçin. Her gün yeniden başlama gücümüz var!


2. Sabırlı Olmak Öğrenmemiz Gereken En Kritik Yetkinliklerden Biridir.

Hedeflerimize ulaşamamamızın ana nedenlerinden biri sabırsız olmamız.. Hızlı galibiyetlere, dopamin patlamalarına ve anında tatmin olmaya

o kadar alışkınız ki, herhangi bir sonuç görmeden önce birkaç ay boyunca tutarlı kalmayı ve bir şeyler yapmayı zor buluyoruz. Kilo vermek veya kas kütlesi oluşturmak istiyoruz, ancak spor salonunda iki hafta gözle görülür sonuçlar vermiyorsa cesaretimiz kırılıyor. Kazandığımız parayı akıllı yatırımlarla büyütmek istiyoruz, ancak kısa vadede finansal piyasalar düştüğünde endişeye kapılıyoruz.

Bizi başarıya götüreceğine çok inandığımız bir aksiyon alıyoruz,


ancak sonuç beklediğimiz gibi olmadığında, içten içe küsüveriyoruz. Motivasyonumuzu kaybediyoruz.

Oysa; sabır ve tutarlılık bizi hedeflerimize ulaştıracak en önemli yetkinliklerden ikisi. Hatta olağanüstü zeki veya yetenekli olmaktan çok çok daha önemli.


Çünkü ancak o zaman, kısa vadede başarısız olduğumuz halde, yeniden deneme ve adım atma gücünü buluyoruz.


Sonuca fazla kafayı takmadan atmanız gereken adımları atmak için, sabırlı olma konusunda kendimizi eğitmemiz gerekiyor.


Her şey olması gerektiği zamanda, olması gerektiği şekilde olur. Bazı şeyler için zamana ihtiyaç vardır. Ve bu bizim için aslında daha hayırlıdır.
 

İlgili Yazılar:



 

3. Beklentilerinizi Doğru Yönetin.

Bana kalırsa hayatta yaşadığımız birçok (bütün demiyorum) hayal kırıklığının sebebi beklentilerimizi yanlış ayarlamamız.


Bu hem kendimizden, hem başkalarından, hem de durumlardan beklentilerimiz için geçerli.


Örneğin: İş yaşamına fazla anlam yüklüyor, çalıştığımız kurumu hayatımızın merkezine oturtuyor ve bize ailemiz gibi davranmalarını bekliyoruz. Koruyup kollasınlar, başımızı okşasınlar, aferin desinler.. Bu ne kadar gerçekçi?


Önümüzdeki 3 ay boyunca bize maaş vermezlerse orada duracak mıyız? Veya önümüzde bambaşka bir fırsat çıktığında gitmeyecek miyiz? Kurumlar gelip geçici ise neden iş hayatımız iyi gitmediğinde tüm yaşamımız etkileniyor? Acaba yöneticiden, çalıştığımız yerden, hatta iş arkadaşlarından misyonları dışında bir şeyler bekliyor olabilir miyiz?


Aynı şekilde kendimizden de çok şey bekliyoruz ya da ilişkide olduklarımızdan. Bir işi kıvıramayınca kendimizi eleştiriyor, "başarısız" etiketini üzerimize yapıştırıyoruz. Hata yaptığımızda bir daha denemekten korkuyor, "öz güvensiz" kimliğimizi giyiveriyoruz.


Kendimizden her zaman doğruyu ve en iyiyi yapmayı bekliyor olabilir miyiz?

Ve bu büyük haksızlık değil mi?


İnanın, hayatı basitleştirmenin en önemli adımlarından biri; mükemmel olmamayı seçmek ve beklentilerimizle gerçekleşenler arasındaki boşluğa "bir deneyim" olarak bakarak yola devam etmektir.


4. Olayları Büyütmemeyi Seçin.


Ne çok yolunda gitmeyen şey olabiliyor, değil mi? Ne çok haksızlık var dünyada.. Ne çok acı..

Bunların hepsi gerçek.


Bizim başımıza da bir sürü zorlayıcı ve üzücü şey geliyor. İşten atılıyoruz, toplantıda ummadık yerden gol yiyoruz, terk ediliyoruz, birileri güvenimizi zedeliyor, hak ettiğimiz o terfiyi başkası alıyor.. Örnekler uzar gider..


En az bunlar kadar gerçek olan bir şey daha var: Hiçbir sıkıntı sonsuza dek sürmüyor.


Düşünsenize geçen sene dert ettiğiniz bir şey bu sene sizin için ne kadar önemli? Ya da içinizi aynı şekilde huzursuz ediyor mu?


Çoğu zaman olmadığı için hayıflandığımız şeylerin ardından zaman geçtiğinde "iyi ki de böyle olmuş" dediğimizin farkındayım, ya siz?


Ne zaman kendinizi; sizi üzen, yoran, sıkıntıya sürükleyen şeyleri düşünürken bulursanız, lütfen geçmişe giderek kendinize sorun:


Bir zamanlar dert ettiğim şeyler, bugün canımı öylesi derinden acıtıyor mu, benim için aynı anlamı taşıyor mu? Hayatım için aynı derecede önemli mi?


Bu yansıtma gözünüzde büyüyen konuları biraz daha basite indirgemek ve eninde sonunda geçeceğini kabullenmek için size iyi gelecek.

5. Çoğu İnsan Düşündüğümüz Kadar Bizi Umursamaz.

Başkalarının hakkımızda düşündükleri veya söyledikleri konusunda endişelenerek ne çok zaman harcıyoruz, değil mi? Başkalarının fikirlerine o kadar takıntılıyız ki, çoğu zaman onlara kendi doğrularımızdan daha fazla değer veriyoruz. Yine de gerçek şu ki, çoğu insan aslında bizi düşündüğümüz kadar umursamaz. İnsanlar kendi hayatlarıyla o kadar meşguller ki oturup bizi düşünmeye zamanları yok.

Ofiste arkanızdan konuşan ya da çevrenizde sizi eleştiren birilerini düşünün. Bu insanlar gerçekten sizin için ne kadar değerli ve kalıcı?

Birçoğu siz ortamı değiştirdiğinizde hayatınızdan gidecek. Ne siz onları, ne de onlar sizi özleyecek. Bir dönem hayatınıza gelmiş ve gitmiş birçok insandan biri olacaklar.

Bu yüzden “başkalarının ne düşünebileceğini” takıntı haline getirmeyi bırakıp hayatımızı kendi kurallarımıza göre yaşamaya başlamamız gerekiyor. Gerçekten önemli olan birkaç kişinin söylediklerine elbette değer verin ama gerisini bırakın. (Bknz: Elalem Ne Der?)

Kendimden bir örnek: Kurumsal yaşamdayken aynı zamanda yazarlık atölyesine katıldığım bir dönem sosyal medya hesabımda şiirler, denemeler ve kısa öyküler paylaşıyordum. Bir gün ofiste yürürken benimle ilgili konuşmalara şahit oldum: "Bu da şair kesildi başımıza! Yazdıkları da bir şeye benzese bari.."


Üzülmüştüm, kızgındım ve cesaretim kırılmıştı. Bir süre yazmaya devam edip etmemek arasında gel git yaşadım. (Kimisi hiç takmayabilir, ben "kafaya takanlar" ailesindenim.) Bir süre durulduktan sonra yazmaya ve paylaşmaya devam ettim.


O dönem yazdıklarımı görüp beni takip edenler hala listemde, ama ofistekiler hayatımda bile değil.


Şimdi düşünelim: Bizim için kim, ne kadar değerli?


Yazımı Nietzsche'den çok sevdiğim bir alıntı ile noktalıyorum:


"Kendini bulmak, başkalarının seninle ilgili düşündüklerini bir kenara koyarak özgürleşmektir."

2.264 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


Yazı: Blog2_Post
bottom of page