Ne çok konuşuruz değil mi cesur insanları, bizim alamadığımız riski alanları, bizim korktuklarımıza göğüs gerenleri.
Fikrini ayağa kalkıp söylemiş ve onu gerçekleştirmiş cesurları, bir söz söylemiş, bir yazı yazmış ve dünyayı değiştirmiş cesurları, bir sanat eseri ortaya koymuş cesurları, sıfırdan başlayıp kariyerinde zirveye ulaşmış cesurları… Ne çok konuşuruz.
Az kişide bulunan bir meziyet cesaret. Ve yokluğunda olduğumuz yerde saymaya mahkum olduğumuz, bir adım ileriye gidemediğimiz bir meziyet.
Aristo demiş ya zamanında: ‘’Cesaret olmadan bu dünyada hiçbir şey yapamazsın.’’
Biliyorum, birçoğunuzun gerçekleştirmeyi çok istediği fikirleri var, ancak harekete geçecek cesaretiniz yok henüz. Bekliyorsunuz, o fikirle yatıp kalkıyorsunuz, buna rağmen yüksek sesle söylemekten bile çekiniyorsunuz belki de.
Fakat size bir haberim var: Kimse sizi davet etmeyecek, ‘’sen harika fikri olan bir insana benziyorsun, gel onu gerçekleştirelim!’’ Demeyecek.
En cesur edim hala kendinize ait bir düşünceyi dile getirmektir. Yüksek sesle. Coco Chanel
Gerçekleşmesini istediğiniz her ne ise kendinize karşı sarsılmaz bir inanç duyarak ayağa kalkmalı, cüret etmelisiniz.
Cesaretten Doğan Bir Dünya Harikası: Sistine Şapeli
Papa Julius, Michelangelo’yu şapelin tavanını boyamaya davet ettiğinde Michelangelo da çok da yetkinliği olmadığı bir konuda, hepimizin yaşadığı o duyguyu yaşıyordu aslında: korku. Sonuçta kendisi bir heykeltraştı, ressam değil.
Büyük bir riskti. Başarısız olursa itibarını kaybedebilirdi, yıllarını boşa harcamış olabilirdi.
Duyduğu tüm korkulara, olumsuz duygulara rağmen hareket etme arzusu da vardı (ki bu cesaretin tanımıdır) ve sonunda kabul etti.
Tek başına çıktığı bu yolda tam 4 yıl boyunca ahşap bir iskelenin üzerinde yüzü tavana bakarak gece gündüz çalıştı. Çok az uyudu, çok az yıkandı. Geceleri başına üzerinde mumların yandığı bir aparat takarak, mumların ışığı altında yaptı resimleri.
4 yılın sonunda, şapeli görmeye gelenlerin tepkisi Michelangelo’nun tüm çektiği sıkıntıları, tüm yorgunluğunu alıp götürmüştü.
İnsanlar ağzı açık, büyülenmiş bir şekilde izliyordu şapelin tavanını. Benzeri daha önce yapılmamıştı çünkü ve yapılmayacaktı.
Evet, Michelangelo’nun hareket etme cesareti olmasaydı insanlık bu büyüleyici mekandan mahrum kalacaktı. Buna benzer binlerce hikayeyle dolu insanlık tarihi.
İnsanlığın ileri gitmesi için, doruklarda sürekli olarak onurlu cesaret örneklerinin yer alması gerekir. tarihin gözünü kamaştıran gözü peklikler insanlığın yolunu aydınlatır. şafağın sökmesinde bile cesaret vardır. denemek, meydan okumak, ısrar ve sebat etmek, kendine sadık kalmak, kadere göğüs germek, felaketi üzerimizde bize verdiği korkunun hafifliğiyle şaşırtmak, adaletsiz güce karşı koymak, sarhoş zafere sövmek, dik durmak, kafa tutmak; işte toplumların ihtiyaç duyduklarının örneği ve onları aydınlatan ışık. Victor Hugo
Ayrıca Bakınız; 20'li Yaşlarda Kendime Vereceğim 8 Öğüt
Fikirlerinizi Dünya ile Paylaşın!
”Ben kimim ki?” demeyin. ”Bu işi benden iyi yapacakları var.” demeyin.
Kendinizi gerçekleştirmek için önce kendinize ve fikirlerinize inanmaya ve onları dünyaya sunma cesaretine ihtiyacınız var.
Yolculuk kolay olmayacak, size inanmayan, sizi eleştiren çok insan olacak. Üzüldüğünüz anlar olacak, enerjiniz tükenecek bazen.
Ama sonunda ne olacak biliyor musunuz? Kendinizi gerçekleştirmenin getirdiği o mutluluk, o ”hayat güzelmiş” hissi, çektiğiniz tüm sıkıntıları silip atacak. Sanki hiç yaşanmamış gibi.
Hadi kalkın ayağa, hayatınıza anlam katmak için bir adım atın.
Denemeye değmez mi?
Cesaret etmek, anlık olarak dengeyi kaybetmektir. Cesaret etmemek kendini kaybetmektir.
Comments