Kadınlardan tek beklenenin "iyi bir eş ve iyi bir anne" olmak olduğu bir dönemde, kendini bilime adayan ve devrim yaratan keşifleriyle adını tarihe yazdıran bir kadından bahsediyorum bu yazımda:
Rita Levi-Montalcini.
Rita Levi-Montalcini Kimdir?
1909 yılında, İtalya’nın Torino şehrinde, elektrik mühendisi bir baba ve ressam bir annenin çocuğu olarak dünyaya geliyor Rita.
O zamanlar dünyada yaygın görüş, kadınlar için en iyi işin evine ve çocuklarına bakmak olduğu. Bu yüzden kız çocuklarının ağır mesleklerde çalışması, hatta eğitim alması bile desteklenen bir durum değildi.
Böyle bir dönemde Rita’nın tek arzusu ise tıp eğitimi alarak, insanlık ve ülkesi için faydalı işler yapmaktı.
"İnsanlığın erkekler ve kadınlar tarafından meydana getirildiğini düşünürsek, her iki cinsiyet tarafından temsil edilmesi gerekir."
Babası Rita’nın bu arzusuna, "Tıp eğitimi görmen ve bu alanda kariyer yapman, aile kurmanı engelleyecek’’ diyerek karşı çıkıyor.
Rita’nın cevabı ise çok net: "Bu bedeli ödemeye hazırım"
Çevresinden gelen seslere kulağını tıkayarak, kendisinden tek bir an bile şüphe etmeden hayallerinin peşinden koşmak için ilk adımı atıyor Rita. Önce Torino Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Bölümüne kaydoluyor, sonrada buradan en iyi dereceyle mezun oluyor.
Ancak doktorluktan ziyade bilim insanı olmanın kendisine ve topluma daha faydalı olacağı düşüncesiyle, dönemin ünlü profesörlerinden Giuseppe Levi ile birlikte sinir dokusu ve yapısı üzerine çalışmaya başlıyorlar.
Dönemin politik olayları yüzünden Rita’nın araştırmalarına odaklanması ve sürdürmesi çok zor oluyor. Bu yolda epey mücadele veriyor.
Çünkü Rita Yahudi bir aileden geliyordu ve dönemin hükümeti yahudileri dışlayan ırk yasasını kabul etmiş durumdaydı. Yasanın maddeleri arasında yahudilere akademik kariyer yapmayı yasaklama kararı da vardı.
Bir süre sonra Rita ailesi ile birlikte Belçika’ya göç ediyor. Burada araştırmalarına devam ederken, bu kez de Almanya Belçika’ya saldırıyor. Dolayısıyla Levi ailesi yeniden göç etmek zorunda kalıyor.
İşgal altındaki İtalya’ya döndüklerinde, Rita evlerindeki yatak odasına bir laboratuvar kuruyor çalışmalarına devam etmek için.
"Zor anlardan korkmayın. En iyi şeyler, onlardan doğar.”
Almanların Yahudileri toplama kamplarına aldığı günlerde Rita Floransa’ya kaçıp arkadaşlarının yanına sığınıyor.
Naziler İtalya’dan kovulduğunuda ve korku içinde geçen aylar nihayet sona erdiğinde, Rita çalışmalarına kaldığı yerden devam ediyor.
Tüm gücünü araştırmalarına verdiği bu dönemde devrim yaratacak bir buluş yapıyor.
O zamana kadar sinir sisteminin genler tarafından programlandığı ve dolayısıyla değişmez olduğu düşünülürken, Rita sinir liflerindeki büyüme faktörünü keşfediyor.
Rita’nın bu çalışmaları alzheimer, parkinson, kanser gibi hastalıkları anlamak ve tedavi etmek için hayati bir öneme sahip.
Ayrıca bakınız; Haddini Aş Hikayaleri 68: Sylvester Stallone
Profesörlük dönemi boyunca bir çok ödüle layık görülen Rita’ya 1986 yılında tıp alanında Nobel Ödülü veriliyor.
Hizmetle dolu geçen upuzun bir yaşam süren Rita, 100 yaşındayken şöyle bir cümle kuruyor: ‘’Beden ne istiyorsa onu yapar. Ben beden değilim. Ben akılım.’’
Ve Rita 2012 yılında, tam 103 yaşındayken hayata gözlerini yumuyor.
Kendisini geliştirmek isteyenler için daha fazlası...
Comentarios