Sene 1932, geleceğe dair umutlarını yavaş yavaş kaybeden Huxley, oturdu masasının başına ve başladı yazmaya. Geleceğin neye benzeyeceğini anlattı kurduğu distopyasında.
Mutluluk ve tatmin üzerine kurulmuş bir dünya yarattı. Cesur Yeni Dünya. O dünyaya birbirinin aynısı, hiç düşünmeyen, sorgulamayan, endişelenmeyen insanları yerleştirdi, hissiz insanları. Bu dünyada sanata, edebiyata, felsefeye, bilime de gerek yoktu. Gerçekten mutluydu buradaki insanlar. Mutluydular, ama aptal bir robottan farksızdılar.
1932 yılından günümüze seslenen, öngörü ve özgünlükte aşmış yazar Huxley’in nasıl bir hayat sürdüğünü anlatıyorum bu yazımda.
Çocukluk ve Gençlik Dönemi
26 Temmuz 1894 tarihinde İngiltere’nin Surrey bölgesindeki Godalming’de dünyaya geliyor Huxley. Babası Leonard Huxley yazar, editör, aynı zamanda bir profesyonel bir bitki uzmanı, annesi Julia Arnold da öğretmendi. Etrafının yazarlar, eğitimciler, felsefecilerle dolu olduğu bir çevrede yetişiyor. Zeki, yetenekli ve zarif bir çocuktu.
Sene 1908, Huxley 14 yaşındayken, önce ölümcül bir hastalık yüzünden annesini, sonra bir araba kazası yüzünden kız kardeşini kaybediyor. Tüm bu kayıplar hisli, derin düşünceli, yaşama ve insana dair çok fazla düşünen bir çocuk yapıyor onu.
Dönemin önemli düşünürlerinden olan Büyükbaba T. Huxley ne derse o oluyordu ailede. Çocuklar yorucu bir çalışma rutini altındaydılar. Onlardan hem akademik hem profesyonel anlamda büyük başarılar elde etmeleri bekleniyordu. Mazeret izinleri bile yoktu. Bu rutine daha fazla katlanamayan Aldous’un abisi Trevenan kendi canına kıyıyor.
Aldous, 16 yaşındayken bir göz hastalığına yakalanıyor. Öyle bir hastalık ki bu, görme yetisinin neredeyse tamamını kaybediyor. Başarılı bir hayat sürmesi olanaksız hale geliyor neredeyse. Sonrasında tıbbi bir müdahale ile neyse ki görme yetisi kısmen düzeliyor.
Gözlerindeki sorun, onun Oxford’a girmesine engel olamıyor. 3 yıl boyunca neredeyse kör olarak yaşayan Huxley, Braille yöntemi ve büyüteçle okumalar yaparak İngiliz Edebiyatı diplomasını alıyor.
Döneminin önemli düşünürleri ile tanışıp, onların sohbetlerine maruz kalması, Huxley’in dünya görüşünü ve kalemini büyük ölçüde etkiliyor. Bunlar arasında John Maynard Keynes, Virginia Woolf, Bertrand Russell, Clive Bell var.
Meslek Hayatı
Üniversiteyi bitiren Huxley, bir zamanlar öğrencisi olduğu Eton’a öğretmen olarak dönüyor. Öğrencilerinden birisi de Eric Arthur Blair idi. Bugün ‘’George Orwell’’ takma adıyla tanınan, 1984, Hayvan Çiftliği gibi kitapların başarılı yazarı olan Eric.
1919 – 1921 arasında o zamanların en bilindik yayınlarından olan Londra dergisi Athenaeum’da editör olarak çalışıyor, Vanity Fair ve Vogue dergilerine de katkıda bulunuyor.
1924 yılında ise kendisini tamamen kurgu ve kompozisyon yazılarına adıyor Huxley.
‘’Eğer doğru kullanırsan sözcükler X ışınlarına dönüşebilirler, her şeyi delip geçerler. Okursun ve delinirsin.’’
Huxley’in yayınlanan ilk eseri, yirmili yaşlarında yazdığı şiirlerden oluşan “The Burning Wheel” isimli kitaptır.
Sonrasında yazdığı ilk iki roman olan “Crome Yellow(Krom Sarısı)” ve “Antic Hay” yayınlanıyor. Bu iki roman edebiyat dünyasında çok beğeniliyor ve Aldous’un iyice ün salmasını sağlıyor.
“Önemli şeyler yürekte yaşanır. Görülen varlıklar şirindir, oysa görülmeyenler bin kat daha önemlidir. Yaşamda sözü geçen görülmeyendir.” -Krom Sarısı
Daha sonra Point Counter Point (Ses Sese Karşı) yayınlanıyor ve gözlem yeteneğiyle, karakter çözümlemeleriyle kendisine hayran bırakıyor Huxley bu romanında. Yaşadığı dönemin olgularından yola çıkarak geleceği tasavvur ediyor.
‘’Hoşunuza gitmeyen tüm önemli şeyler karşısında devekuşları gibi davranıyorsunuz. Eskiden insanlar, sanki ölüm diye bir şey yokmuş, günah diye bir şey yokmuş gibi haller takınıp, dolaşmazlardı ortada.’’ Ses Sese Karşı
Cesur Yeni Dünya
Dünya tarihinin en önemli eserlerinden, bir distopya kitabı Cesur Yeni Dünya. İnsanın ufkunu iki katına çıkaran, mükemmel bir kurguya sahip, zaman ötesi bir kitap bu.
George Orwell’in 1984’ü dahil birçok bilim kurgu kitabına, Matrix dahil birçok bilim kurgu filmine ilham kaynağı olmuş bir kitap.
‘’Modern hayatta insan, kendi kaderini kabullenmeye şartlandırılır. Böylece patronlar ve politikacılar, kimsenin bir şeyi sorgulamadığı bir dünyada, istedikleri gibi hareket ederler.’’’ Cesur Yeni Dünya
Huxley’in zamanla insanların kitap okumayı istemeyeceklerini, kendilerine sunulan çeşitli zaman öldürme araçları ile mutlu mesut yaşayıp gideceklerini öngördüğü bir kitap bu.
“İnsan zaman içerisinde üzerindeki baskıdan hoşlanmaya, düşünme yetisini dumura uğratan teknolojileri yüceltmeye başlayacak” Cesur Yeni Dünya
Bir diğer öngörüsünü ise şu cümleleriyle ifade ediyor: “Bilgiye ulaşmak engellenmeyecek, tam tersine o kadar çok bilgi erişilebilir olacak ki bundan bunalan insanlar içlerine kapanacak ve pasifleşecekler”
Ve gerçek bilginin büyük itibar kaybına uğrayacağını da öngörüyor bu karanlık distopyasında.
Ayrıca bakınız; Haddini Aş Hikayeleri 75: Keanu Reeves
Yazmaya Adanmış Bir Hayat
Huxley’in 2 dünya savaşına da tanık olması insanlığın geleceğine dair tüm umutlarını kaybetmesine neden oluyor. Ve gelecekte dünyanın nasıl olacağı hakkında fikir beyan etmeyi, deyim yerindeyse işi biliyor, görev ediniyor.
Huxley, daha sonraları Los Angeles’ta Hollywood için “Jane Eyre”, “Pride and Prejudice” ve “Alice Harikalar Diyarında” gibi klasiklerin film versiyonları için senaryolar yazıyor.
Kurmaca ve senaryolara ek olarak, biyografiler ve diğer kurgusal olmayan eserlerle de ilgileniyor. Hem planlıyor hem yazıyor.
1960’da, Esalen Enstitüsü’nde “İnsan Potansiyelleri” üzerine dersler verdiği sırada boğaz kanseri teşhisi konuluyor. 1962 yılında son romanı olan ‘’Ada’’yı yayınlıyor.
1963 yılında ise hayata veda ediyor. Yayınladığı onlarca onlarca roman, inceleme, makale ile günümüze ışık tutmaya devam ediyor.
Bundan 20 yıl sonra, yaptıkların değil, yapamadıkların için üzüleceksin. Dolayısıyla halatları çöz. Güvenli limandan uzaklara yelken aç. Rüzgarı yakala, araştır, düşle, keşfet.
Comments