top of page

Haddini Aş Hikayeleri 40: Johann Wolfgang Von Goethe

Güncelleme tarihi: 31 Mar 2023

”Yaşamak, kendi kendini adam etmektir. Zeka ve bilgisini kullanarak etinden, kemiğinden kendi heykelini kendi eliyle yapmaktır.”

Dünya edebiyatının en büyük yazar ve düşünürlerden biri olarak kabul gören Goethe’ye ait bu sözler.

Öyle bir deha ki Goethe, Kafka onu“Hayat üzerine söylenebilecek olan her şeyi söylemiş biri” olarak tanımlıyor.

Yaşamı boyunca çok okumuş, çok düşünmüş, çok yazmış bir deha, insanlığa en çok faydası dokunan dehalardan biri o.

Çocukluk ve Gençlik Dönemi

1749 yılında Frankfurt’ta doğan Goethe, varlıklı bir ailenin çocuğudur. Küçük yaşlardan itibaren eğitimine çok önem verilir. Bir yandan Latince, yunanca, Fransızca, İbranice, İngilizce dersleri alırken, bir yandan da dans, binicilik öğreniyor ve sanatla ilgileniyordu.

18 yaşına geldiğinde ailesinin de isteği ile hukuk öğrenimi görmek için Leipzig’e taşınır. Ancak buraya uyum sağlayamaz, deyim yerindeyse kültürel bir şok yaşar. Diliyle, tarzıyla, tavırlarıyla eski zamanlardan gelmiş gibidir.

Hukuk bölümüne de ısınamaz bir türlü. Sanatla daha çok ilgilenir. Eski Yunan sanatına büyük ilgisi bu yıllarda başlar. Bir insanı ya da nesneyi tanımayı, onun hakkında derin düşünmeyi ve onu anlamayı bu yıllarda öğrenir.

”Tanrım, hayat ne kadar da kısa ve sanat ne kadar da sonsuz”

Ve bu yıllarda aşık olur Goethe. Anna Katharina Schönkopf ile ilişkisi başlar, ancak yazmaya olan tutkusu ve bu tutkunun gerektirdiği yalnızlık ihtiyacı ile İki kişilik bir hayata hazır olmadığını anlar ve ayrılırlar.

‘’Birbirimizi anlamadan, vedalaştık. bu dünyada birinin diğerini anlaması o kadar kolay bir şey degil.’’

Leipzig’teki 3. Yılında ağır bir hastalık geçirerek ailesinin yanına dönmek zorunda kalır. Uzun süren hastalık ve istirahat döneminden sonra 1767’de Goethe’nin ilk şiir kitabı ‘’Annette’’ yayınlanır.

Yazmaya Adanmış Bir Hayat

Tamamen iyileştikten sonra hukuk eğitimine devam etmek üzere Strasburg’a gider. Burada da bir papazın kızı olan Friederike’ye aşık olur. Friederike, Goethe’nin olgun şiirler yazmasına neden olur. Goethe evlilik fikrine uzak olduğu için beraberlikleri uzun sürmez, ayrılırlar.

Hukuk eğitimini bitirip Frankfurt’a döner ve avukatlık bürosu açar. Ancak edebiyat ve yazın işlerine daha fazla zaman ayırır. 1773 yılında Demir Elli Şövalye eserini yayımlar ve eser büyük ilgi görür. Goethe aynı zamanda Frankfurter Gelehrte Anzeige adında bir sanat dergisinde yazmaya başlar.

Bir dönem Hz Muhammed’in hayatını inceler Goethe. Hatta 1773’te Muhammed’in Şarkısı (Mahomets Gesang) adlı kasideyi yazar.

”Böylece taşıyor kardeşlerini,Hazinelerini, evlatlarını Gönlü sevgiyle tutuşmuş olarak Bekleyen Yaratıcıya.”

Goethe, dönemin edebiyat anlayışına yeni bir soluk getirecek bir kadına aşık olur. Onu çok mutsuz edecek, karşılıksız ve ona Genç Werther’in Acılarını yazdıracak bir aşktır bu.

‘’Ah, birazcık kaygısızlık beni dünyanın en mutlu insanı yapabilirdi…’’

Kitap, o dönem gerek anlatımıyla, gerek duyguların coşkunluğunu yansıtmadaki başarısıyla her kesimden insanı etkisi altına alır, hatta Napoléon’un bile kitabı sürekli yanında taşıdığı söylenir. İşte yazdığı bu ilk romanıyla, 25 yaşındaki Goethe adını dünyaya duyurur.

“Nasıl oluyor da insanı mesut eden bir şey aynı zamanda felaketinin de kaynağı oluyor.”
”Sabahları uyanıp parıldayan güneşi gördüğümde, “Al işte, yine cenneti andıran bir gün ve yine insanlar bunu mahvedecekler” diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.”
”Bu dünyada nadiren iki insan birbirini anlıyor!”
”İnsanlar bugüne katlanmak yerine, hayal güçlerini seferber ederek geçmişin kötülüklerini çağrıştıracak hatıralarla meşgul olmasalar, daha az acı çekerlerdi.” Genç Werther’in Acıları

1775 yılında Dük Karl August’un daveti ile Weimar’a gider. Burada saray tiyatrosu ve eğitim işleri, maden ocaklarıyla kent ormanlarının denetimi gibi görevler üstlenir. Doğayla daha yakın olduğu bu dönemde, doğa bilim araştırmalarına yönelen Goethe bitkiler, taşlar, yeryüzünün jeolojik yapısı, insan ve hayvan anatomisi, renklerin ve ışığın gizleri gibi alanlar üzerine çalışmalar yapar.

Weimar’da bir saray nedimesi olan Charlotte Von Stein ile ilişkileri başlar, Charlotte onu olumlu yönde etkilese de bir süre sonra ilişkilerinde sorunlar yaşarlar ve bunun üzerine Goethe ani bir kararla İtalya’ya gider. İtalya’daki günleri Goethe için bir yeniden doğuş olur. Kendini yeniler, eski Roma ve Yunan sanatlarını yakından inceleme fırsatı bulur. Charlotte ile beraberlikleri gizli İtalya kaçamağı ile sona erer.

Döndüğünde doğallığı ve neşesinden çok etkilendiği Christiane Vulpius ile1789 senesinde evlenirler. Oğlu Julius August Walther doğar, beş çocukları olur ancak sadece August hayatta kalır.

1794’te Schiller, Goethe’den bir dergiye katkıda bulunmasını istediğinde ikilinin ömür boyu sürecek dostlukları başlar.

1808’de Napoleon ile görüşür. Genç Werther’in Acıları’nı yedi kez okuyan Napoleon, Goethe’ye onur lejyonu madalyası verir.

1770 yılında ilgilenmeye başladığı büyük eseri Faust’un 1. bölümünü 1806 yılında yayımlar. 2. bölüm ise, ölümünden sonra basılabilir ancak.

Yazılması bu denli uzun bir süren Faust, Goethe’nin yaşamı boyunca geçirdiği değişimleri yansıttığı için, onun tüm hayatını simgeleyen bir eser olarak görülüyor.

“Yapabileceğini veya yapabileceğine inandığını düşünüyorsan, başla. Eylemin içinde sihir, zarafet ve güç var..”
”Kuvvete dayanamayan adalet aciz, adalete dayanamayan kuvvet zalimdir.”
”Herkes ancak öğrenebileceği kadar öğrenir. Yalnız içinde bulunduğu anı yakalayabilen insan tam insandır.”
”Bir şey olmak istiyorsan, başkasına ihtiyaç duymadan, kendi sayende ol.” Faust

Hayatını çok düşünmeye ve çok yazmaya adayan Goethe, 22 Mart 1832 tarihinde hayata gözlerini yumar.

‘’Dünya hassas kalpler için cehennem gibidir.’’


123 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazı: Blog2_Post
bottom of page