İçinizden gelen enerji azaldığında, hayatın hiçbir alanında yol alamazsınız.
Kariyer, girişim, yatırım, özel hayat, aşk hayatı… bunların hiçbiri ilerlemez.
Ve benim bu sıralar içimden gelen enerji azalmış durumda.
Normalde çalışkan, durup dururken başına iş çıkaran bir insanım.
Bunun nedenini anlamaya çalışırken çok iyi, tam da ihtiyacım olan bir kitaba denk geldim: Dopamine Nation (Dopamin Toplumu)
Anna Lembke, yazdığı bu kitapta batılı toplumların çok mutsuz olduğuna, buralarda daha fazla strese, intihar olaylarına rastlandığına, uyuşturucu ve alkol kullanımının çok yüksek olduğuna vurgu yapıyor ve bunların nedeninin de bu toplumlarda yaşayan insanların bünyelerinde bulundurduğu aşırı dopamin olduğunu söylüyor.
Kitapta okuduklarım çok ilgimi çekti ve dopamin orucuna girmeye karar verdim.
Hadi gelin konuya daha detaylı bakalım…
Beynimizde Zevk ve Acı Aynı Bölgeden Yönetiliyor
Bu kısım kitapta en çok ilgimi çeken kısım oldu.
Zevk ve acıyı yöneten bu bölüm, homeostaz dediğimiz durumda, yani dengede olmak istiyor.
Çünkü dengede olduğumuz zaman daha huzurlu oluyoruz, dünyaya karşı daha açık, ilgili oluyoruz ve enerjimiz çok daha yüksek oluyor.
Ama ne yazık ki modern toplumlarda bu dengeyi korumak hiç de kolay değil.
Belli bir varlık sınıfının üzerindeyseniz bugünün modern dünyasında zevkli şeylere erişmek çok kolay.
Harika çikolatalar, pastalar, fast food, alkollü içecekler, sosyal medyada beğenilmek, yorumlar almak… Bütün bunlar zevkli ve dopamini anında harekete geçiren şeyler.
Dopamin harekete geçince ne oluyor peki?
Denge bozuluyor.
Denge bozulduğu anda beynimiz harekete geçiyor ve dengeyi tekrar geri getirmeye çalışıyor. Çünkü arzulanan durum bu.
Bunu yapmasının yolu ise terazinin diğer kefesine acı yüklemek.
İşte bu da bizde stres yaratıyor.
Bir süre sonra acı ve zevk dengelenince tekrar istenen duruma dönüyoruz.
Tabi bu sırada aşırı zevke tabi kalıyoruz ve bu zevk verecek şeylere çok kolay erişebiliyoruz.
Ve bunları çok tükettiğimizde çok yüksek oranlarda dopamin salgılıyoruz ve bir süre sonra beynimiz artık dengeyi kurmakta zorlanıyor. O zaman da terazinin ilgili tarafına daha büyük acı yüklemeye başlıyor.
Ve daha büyük acı yükledikçe de stresimiz daha fazla artıyor. Yine kendimizi mutsuzluk içerisinde buluyoruz.
Oysa biz hep acıdan kaçmak ve zevke doğru koşmak istiyoruz. Sonuçta daha fazla zevkin peşine düşüyoruz.
Kötü alışkanlıklar işte böyle başlıyor.
Acı büyüdükçe daha fazla zevke ihtiyaç duyuyoruz. ⬇️
Daha fazla zevk veren şeyle karşılaştıkça daha fazla dopamin geliyor. ⬇️
Acı daha da fazla büyüyor ve bu da bizi kronik strese, kronik mutsuzluğa, kronik düşük enerjiye götürüyor.
Yüksek Dopamin Yoğun Stres Döngüsünden Nasıl Çıkmalı?
Bundan kurtulmak için bazı basit yöntemler var aslında.
Mesela vücudunuzdaki dopamin seviyesini düşürmek için biraz bekleyebilirsiniz.
Diyelim ki bir kaşık dondurma yediniz ve çok mutlu oldunuz. Bu durumda hemen acı tarafı devreye giriyor ve dengeyi tutturmaya çalışıyor.
Eğer bir süre bekler, dondurma yemezseniz dopamin kendi kendine dengelenecek ve beyin oraya acı yollamak zorunda kalmayacak.
Ancak eğer zevk veren şeylerden kendimizi uzak tutmayı hiç beceremezsek vücut bir süre sonra mücadeleyi bırakıyor.
O zaman da "allostasis" denilen bir duruma geçiyoruz ve bu da bizi çok mutsuz olduğumuz, parmağımızı bile kıpırdatamadığımız, hareket edemediğimiz, hiçbir şeyden zevk almadığımız bir yere doğru götürüyor.
Bu durumdaysa Lembke'nin önerdiği dopamin orucuna girerek dopaminimizi dengeleyebiliriz.
Dopamin Orucu Nedir?
Dopamin orucunu iki şekilde uygulayabilirsiniz.
1- Zevk Veren Şeylerden Uzaklaşmak
Kendinizi zevk veren şeylerle daha az karşılaştırmanız gerekiyor.
Bu, daha az dopamin salgını demek.
Yani daha az çikolata yiyin, daha az oyun oynayın, daha az sosyal medyaya bakın.
Zevk veren şeylerden bir süre kendinizi uzak tutun. Çünkü o zaman denge zaten kendi kendine sağlanıyor.
Ayrıca Bakınız; Carl Jung'dan 4 Sarsıcı Yaşam Dersi
2- Acı Veren Aktivitelere Yönelmek
Terazinin diğer tarafına, acı bölümüne de yüklenebilirsiniz.
Acıyla karşılaştıkça vücudunuz dengeyi kurmak için bu sefer de dopamin salgılıyor. Yani aslında acı bizi mutluluğa götürüyor.
Örneğin yoğun bir spor seansında canınız acır, kaslarınız yorulur. Ama sonunda kendinizi çok iyi hissedersiniz.
Dışarıdan gelen zevke bağlı olmadığı için, acı kaynaklı salgılanan bu dopamin, iyi bir dopamin; vücudumuzun doğal savunma mekanizması.
Acıyı arttırmak deyince yanlış anlamayın, kendinizi kırbaçlamayın sakın. :)
Mesela benim de yaptığım soğuk veya buzlu duşu önerebilirim size.
Çünkü soğuk su vücuda acı veren bir şey. Hemen dopaminler devreye giriyor ve sizi dengelemeye çalışıyorlar, sonucunda çok daha mutlu oluyorsunuz.
Ben dopamin orucumun hem acı veren tarafında hem de zevklerden mahrum bırakan tarafında yer alacağım.
Zevklerden mahrum bırakma tarafında şekeri, alkolü bir haftalığına tamamen kesiyorum.
İşim gereği sosyal medya kullanımı tamamen kesemiyorum ancak sadece sabah saatlerinde kullanacağım.
Ve kendime biraz acı da çektireceğim. Soğuk duşu arttırıyor olacağım, tırmanışlar yapmaya çalışacağım, rampalarda koşmaya çalışacağım.
Bütün bunlar da vücudumdaki acıyı, dolayısıyla da mutluluğumu arttıracak.
Bu diyet sonunda inanıyorum ki dopamin seviyem dengelenecek ve daha huzurlu, daha mutlu, yaptığı işten tekrar çok zevk almaya başlamış ve iç enerjisi yükselmiş bir Bora'ya dönüşeceğim.
Bu yaptıklarımda başarılı olursam, sonuçlarını paylaşacağım ve Haddini Aş Kulübü üyelerini de bu sürece çekmeye çalışacağım. Onları da bir dopamin orucuna sokacağım.
*****
Siz de dilerseniz bu linke tıklayarak Haddini Aş Kulübüne kolayca katılabilirsiniz.
Ya da bu linkten ücretsiz e-bülten ailemize katılıp, tamamen kişisel ürettiğimiz içeriklerden faydalanabilirsiniz.
Comments