Önemli ve yapılmayı bekleyen bir işimiz vardır. Otururuz başına. Kolları sıvadık, tam başlayacakken bir şey olur.
Deriz ki: ‘’Ben bu işi yapabilecek kadar bilgiye sahip değilim sanki. Hadi çok saçma bir şey çıkarsa ortaya?’’
Bir süre kaygı, şüphe, özgüvensizlik duygularıyla boğuştuktan sonra:
‘’Bu masa çok dağınık ya, önce bir toparlayayım böyle odaklanamam.’’
Masayı toplar, tertemiz yaparız.
‘’Of karnım acıktı. Aç aç da nasıl çalışayım, önce bir şeyler yiyeyim en iyisi.’’
Yemeğimizi yer, tok karnımızla otururuz tekrar masaya.
‘’Yemek yedim ya şimdi bi ağırlık çöktü, mayıştım. En iyisi bir kahve yapayım ben.’’
Aradan saatler geçtikten sonra tekrar işimizin başına döneriz. Döneriz ama hani o en başta boğuştuğumuz duygular vardı ya, 2 kat artmış olarak gelirler yeniden. İşe henüz başlamamış olmamıza rağmen yorgun, tükenmiş bir halde otururuz o masada. Ve muhtemelen yarına erteleriz.
Bu yazım, günümüzde hemen herkeste olan ‘’erteleme hastalığı’’ hakkında. Neden erteleriz ve bu alışkanlıktan nasıl kurtuluruz?
Neden Erteleriz?
Başarısızlık Korkusu ve Mükemmeliyetçilik
Çoğunlukla işi kusursuz yapmak isteriz. Kafamızda planlar yapar, en doğru zamanı, şartların daha iyi olmasını bekleriz.
Fakat muhtemelen şartlar hiçbir zaman mükemmel olmayacak. En doğru zaman hiç gelmeyecek. Mükemmeli beklerken halihazırda bekleyen iyileri de kaçıracağız.
‘’Mükemmel iyinin düşmanıdır.’’
Ya da işin başarısızlıkla sonuçlanacağından korktuğumuz için erteleriz. Erteleriz ve. kendimizi daha güvende hissederiz.
Nereden Başlayacağımızı Bilmemek
Buna mükemmeliyetçiliğin bir yan etkisi diyebiliriz aslında.
Dağ gibi biriken işlere bakıp bakıp iç çekeriz, nereden başlasam diye düşünürüz sürekli. Düşündükçe zamanımız ölür, potansiyelimiz gittikçe azalır.
Çok az şeyin başarılmasının sebebi, genellikle çok az şeye başlanılmasıdır. Samuel Smiles
Kaygıya Dayalı Sebepler
O işle ilgili yeterli donanım ve bilgiye sahip olup olmadığımız konusunda kaygılanır ve kaçarız.
İşi yaparken çıkabilecek sorunları düşünür ve kaçarız.
Başkalarının işi nasıl değerlendireceği konusunda kaygılanır ve kaçarız.
Kaygının tedavisi hareket halinde olmaktır. Elbert Hubband
Erteleme Hastalığı ile Nasıl Mücadele Edebiliriz?
Bununla ilgili çeşit çeşit tavsiyelerle karşılaşırız. Birçok yazılmış kitap, çok sayıda konuşma mevcut. Ancak biliyoruz ki net bir formülü yok.
Bir kere şunu unutmamalıyız; erteleme alışkanlığı bizim bir çeşit duygularımızı yönetememe problemi. O yüzden ilk yapmamız gereken endişe, şüphe, korku gibi duyguları yönetmeyi, onlarla başa çıkmayı öğrenmemiz gerekiyor.
Sonrası için benim uyguladığım ve en çok işe yarayan yöntemlerden bahsetmek istiyorum.
İşi Parçalara Bölmek
Çoğu zaman, bilinçaltımızda yapmamız gereken çok fazla iş olduğu, altından kalkamayacağız gibi düşünceler yattığından erteleriz işlerimizi. İşte bu yüzden parçalara ayırarak, her seferinde bir parçayı bitirmek oldukça etkili bir yöntem.
Örneğin ben içeriklerimi hazırlarken şu şekilde parçalara ayırıyorum görevi:
Konu belirleme
Araştırma ve not alma
İçerik biçimine karar verme
Yazıyı yazma
Gözden geçirme ve yayınlama
Önemli olan bir görevi yaparken diğerini düşünmemek. Sadece birine odaklanmak.
“Gerçekleştirilmemiş bir amacın ilanihaye sürüncemede kalması kadar yorucu bir şey olamaz…” William James
Dikkat Dağıtıcılardan Uzaklaşmak
Akıllı cihazlar ve internet odaklanmamızın önündeki en büyük düşmanlar oldukları için, işimi yaparken onları uzağımda tutmak hem daha kolay odaklanmamı sağlıyor hem de yaptığım işin verimini artırıyor.
Sadece çevrimdışı ol ve işinden başka bir şey düşünme.
Hızlı e-posta alışverişinin sağladığı suni meşguliyet ve sosyal medyada sergilenen yapmacık tavırlar birçok insana rahatlatıcı gelir; oysa pürdikkat çalışmaya dayalı yaşam bunların çoğunu geride bırakmayı gerektirir. Cal Newport
İlham Veren İnsanlarla Takılmak
Etrafınızdaki insanlar hayattan beklentisi olmayan, şikayetçi, şüpheci insanlarsa bir müddet sonra siz de onlara dönüşebiliyorsunuz. Bu tarz insanlarla iletişiminizi olabildiğince sınırlı tutun derim.
“İnsan, birlikte en çok zaman geçirdiği beş kişinin ortalamasıdır.” Jim Rohn
Sizi motive edip harekete geçirecek insanlarla sarmalayın etrafınızı. Böyle bir imkânınız yoksa vizyon sahibi başarılı insanların biyografilerini okuyun, onların bloglarını takip edin, kitaplarını okuyun.
İstediğimiz her bilgiye, her kaynağa istediğimiz zaman ulaşabildiğimiz şu dünyada yaşamanın hakkını vermek lazım değil mi?
Ne kadar çok düşünüp ne kadar çok beklersek ne kadar şüphe eder ne kadar korkarsak, sonunda başardığımız iş sayısı da o kadar az olacaktır.
Zamanımız kısıtlı, büyük hayallerimiz ve içimizde yatan kocaman bir potansiyel var. Harekete geçmek için en doğru zaman: ŞİMDİ
‘’İnsan bir zaman tüketicisidir. Üstelik bize ayrılan zaman oldukça da sınırlıdır da. Ama yine de çoğumuz yapmak istediklerimizi sonsuza dek zamanımız varmışçasına erteleriz. Yaşamımız boyunca yitirdiğimiz bazı şeyleri yeniden elde edebilir ya da yerine başka şeyler koyabiliriz. Ama tükettiğimiz zamanı asla! ” Engin Geçtan
Comments