20. yüzyılın en etkili ama en az bilinen bilimsel dehalarından birisi olan Shannon, “Bilgi Kuramının Babası” olarak bilinen bir matematikçi ve elektrik mühendisiydi.
Öyle ki; modern dijital dünyayı mümkün kılan şey, Shannon'ın güvenli şekilde veri toplama, depolama ve iletme gibi sinyal işleme işlemlerinin kısıtlarını bulmak için geliştirdiği bilgi kuramı sayesinde oldu.
Yani şu an cihazlarımızdan bu yazıyı okuyabilmeyi ona borçluyuz. 🥰
Ancak Shannon sadece başarılı bir bilim adamı değil, aynı zamanda bilginin güç olduğuna inanan bir filozof ve öğretmendi. Öğrenmenin, dilin ve insan düşüncesinin doğasına ilişkin yorumları, günümüzün en yenilikçi öğrenme araçlarının çoğunun temelini oluşturdu.
Ayrıca kriptografi ve yapay zeka da dahil olmak üzere diğer birçok alana katkıda bulundu.
Claude Shannon'ın hayat, üretkenlik ve yaratıcılık üzerine fikir ve tavsiyelerinin, hem kendisi hem de toplum için daha faydalı olmak için çabalayan herkesin işine yarayacağını düşünüyorum.
İşte onlardan bazıları:
1. En Değerli Motivasyon Kaynağı: Merak
Jimmy Soni ve Rob Goodman tarafından yazılan, Shannon'un biyografi kitabı olan A Mind At Play'de, Shannon'un şu ifadeleri yer alıyor:
''Ödül kazanma fikriyle motive olduğumu hiç sanmıyorum, ancak diğer odada birkaç düzine ödül var. Merak beni daha çok motive etti. Maddi kazanç arzusuyla hiçbir zaman motive olmadım. Sadece işlerin nasıl bir araya getirildiğini merak ettim. Ya da hangi yasaların veya kuralların bir durumu yönettiği veya kişinin ne yapamayacağı veya yapabileceği hakkında teoremler olup olmadığı. Esasen kendimi tanımak istediğim için.''
Onun sabah enerjiyle uyanmak için bir dış motivasyona ihtiyacı yoktu. Çünkü doğal bir merakı vardı.
Sürekli farklı konularda kitaplar okuyor, farklı diller öğreniyordu. Çince öğrenmek için kendi programını bile tasarlamıştı.
Zaten merak değil midir bize en iyi soruları sorduran, risk alma cesareti veren, yaşam boyu öğrenci kalmamızı sağlayan.
Merak duygusuna sahip kişiler değil midir dünyayı evrimleştiren, dönüştüren ve herkes için daha iyi bir yer haline getiren.
Einstein’ı Görelilik Teorisine, Newton’u fizik yasalarını keşfetmeye götürdüğü gibi Shannon'u da bilgi kuramını yaratmaya itti.
''Hiçbir özel yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım.'' Einstein
Bu yüzden ne yapmalı ne etmeli öldürmemeli merak duygusunu. Çünkü o bizi diri tutacak, bazen yıpratacak ama çoğu zaman öğretecek, geliştirecek ve olgunlaştıracak.
"Bence bilim tarihi, değerli sonuçların genellikle basit meraktan kaynaklandığını göstermiştir." - Claude Shannon
Hangi zeka türünde daha baskın olduğunuzu merak ederseniz, bu kitap özetini dinlemenizi tavsiye ederim :))
2. Zaman, Büyük Fikirlerin Yetiştiği Topraktır.
Shannon'ın ilgi alanları çok olduğu için, iç görülerinin meyve vermesi bazen zaman alabiliyordu.
Hatta bazı bulgularını yayınlamaya hiç fırsat bulamamıştı.
Shannon'ın merakını takip etme eğilimi bazen onu daha az üretken hale getirse de yıllar boyunca en iyi fikirlerine geri dönmeye devam etme sabrına da sahip olmasını sağlıyordu.
Örneğin, 1948 yılında bilgi teorisi makalesini bitirmesi neredeyse on yıl sürdü.
Fikrin ilk akla gelmesi ile yayınlanması arasındaki yıllar, Shannon yalnızca bilgi araştırmasıyla değil, aynı zamanda uçaksavar topçuluğu ve kriptografi araştırmaları da dahil olmak üzere birçok araştırmayla ilgileniyordu.
Bu sırada bilgi teorisi, filizlenmeye devam ediyordu.
Zaten kendisi, insanların herhangi bir zamanda beyinlerinde büyük miktarda bilgi depolayabildiğini de oryaya koymuştu. Yani yeni bilgiler topladığımızda, beynimiz yeni sinir yolları yaratıyor ve bu yollar, her zamankinden daha fazla bilgiyi saklamamıza izin veriyor.
Sanırım günümüzde sindirmesi en zor olan ders bu olsa gerek.
Anlık hazlara öylesine bağımlıyız ki, büyüme ve gelişmenin gerektirdiği o uzun vadeli emek ve sabır sürecini çoğu zaman görmezden geliyor, kabul dahi etmiyoruz.
Düşünsenize, Shannon 10 yıldır tam zamanlı olarak bilgi teorisi üzerinde çalışmıyordu. O yıllarda onun için bir yan işti aslında. Ancak buna bağlı kalma dayanıklılığı, sadece kendisinin değil, tüm insanlığın geleceğini şekillendirdi. (Bora Özkent'in bir yan iş kurmak için 8 harika neden isimli videosu da sizi bu konuda epey motive edecektir).
Dolayısıyla buradan çıkaracağımız ders: Deha zaman alır.
3. İçinizdeki 'En İyiyi' Ortaya Çıkaran Arkadaşlar Seçin.
Shannon hiçbir zaman statü peşinde koşan, ofis siyaseti yapan veya kendini herkese sevdirmeye çalışan birisi olmadı.
Problem çözme ihtiyacı, onun için tüm bunlardan daha değerliydi ve iş görece az sayıdaki arkadaşını seçmeye geldiğinde, Shannon, kendisiyle aynı şeylerden zevk alan ve içindeki en iyiyi ortaya çıkarmaya yardım edecek kişileri bilinçli olarak seçerdi.
Hatta bu arkadaşlar arasında, bir diğer deha olan kriptoanalist ve matematikçi Alan Turing de vardı. Onunla birçok çalışmaya imza attılar.
Shannon, her biri kendi başına bilgi teknolojisi tarihinde öncü mühendisler olan Barney Oliver ve John Pierce ile de sıkı bir bağ kurmuştu.
Sürekli daha akıllı ve daha yaratıcı hale geliyordu çünkü kendisini neredeyse yalnızca zekasına ve yaratıcılığına hayran olduğu insanlarla çevrelemeyi seçmişti.
Bu ne anlama geliyor?
Arkadaşlarımızla geçirdiğimiz zamanın içeriği hakkında daha bilinçli düşünmemiz gerekiyor.
Yani kendimize sadece arkadaşlarımızın kim olduğunu değil, birlikte neler yaptığımızı da sormamız gerekiyor.
Belki de etrafınızdaki insanları gözden geçirme vakti gelmiştir, olamaz mı?
4. Sadelik Zordur, Gösteriş Kolay
Shannon, hiçbir zaman en ayrıntılı kitaplar yazan veya teorileri en karmaşık şekilde ortaya atan meslektaşlarından etkilenmedi. Onu en çok etkileyen şey radikal sadelikti.
Hatta mühendislerle yaptığı 1952 tarihli bir konuşmada, kendisi için en verimli olduğu kanıtlanmış problem çözme stratejileri konusunda hızlandırılmış bir kurs sunduğunda listenin başında şu yer alıyordu: ''Probleminize öncelikle sadeleştirerek yaklaşmalısınız.''
"Karşılaştığınız hemen hemen her sorun, şu ya da bu türden her türlü yabancı veriyle karıştırılıyor. Sorunu ana konulara indirebilirseniz, ne yapmaya çalıştığınızı daha net görebilirsiniz.'' Shannon
Yüksek lisans öğrencisi Gallager, bir gün yeni bir araştırma fikriyle Shannon'ın ofisine gittiğinde bu radikal basitleştirme sürecini nasıl tecrübe ettiğini şöyle anlatıyor:
''Şaşırmış bir halde kağıda baktı ve "Pekala, bu varsayıma gerçekten ihtiyacın var mı?" dedi. Ben de, "Sanırım soruna bu varsayım olmadan da bakabiliriz" dedim.
Ve bir süre devam ettik. Ve sonra tekrar aynı şeyi sordu: "Bu diğer varsayıma ihtiyacın var mı?"… Ve bunu yaklaşık beş altı kez sormaya devam etti... Bir noktada sinirlenmeye başladım, çünkü problemimin neredeyse önemsiz hale geldiğini gördüm.
Ama belli bir noktada, tüm bu parçalar çıkarıldığında, ikimiz de nasıl çözeceğimizi gördük. Sonra yavaş yavaş tüm bu küçük varsayımları geri koyduk ve aniden tüm sorunun çözümüne ulaştık. İşte bu Shannon'ın çalışmam şekliydi.''
Ne yazık ki birçoğumuz, karmaşık kavramlarla boğuşma yeteneğimizin zekamızın ölçüsü olduğunu düşünmek üzere eğitildik.
Sorun ne kadar karmaşıksa, onu çözmek için o kadar akıllı olmamız gerektiğini düşünüyorduk.
Shannon, bunun tersinin de nasıl doğru olabileceğini görmemize yardımcı oluyor. Sadeliği elde etmek, aslında entelektüel olarak daha zorlu bir çaba olabilir.
5. Mesleğiniz Ne Olursa Olsun Yaratıcı Düşünmekten Vazgeçmeyin.
Shannon için yaratıcılık en kritik yetkinliklerden birisiydi.
Bir kişi ister mühendis ister ressam olsun, yaratıcılığın birinin sahip olabileceği en önemli niteliklerden biri olduğunu söylerdi.
Nedenini ise şu şekilde dile getirdi: ''Yaratıcı zihin her zaman sorunları çözmenin yeni yollarını arar. Yeni fikirlere ve bir şeyler yapmanın yeni yollarına açıktır.”
Eğer kendinizi yeterince yaratıcı hissetmiyor, yeni ve ilginç fikirler ortaya koymakta zorlanıyorsanız size rehberlik edecek blog yazılarımızı aşağıya bırakıyorum:
6. İlham Beklemeyin, İşe Koyulun.
''İlham bekliyorum'' söylemi, çoğu zaman bir kaçış bahanesinden başka bir şey değil aslında.
''İlham amatörler içindir. Geri kalanımız, sadece işin başına geçip çalışmaya koyulur.'' Chuck Close
Shannon, konu harika bir "bilim fikri" bulmaya geldiğinde oldukça benzer bir şeye inanıyordu. Onun için fikir, iyi bir sohbetten, atölyede takılmaktan ya da amaçsız oyunlardan gelebilirdi. Her şeyden önce motivasyon, beklemekten değil yapmaktan gelirdi.
Mühendislerine de bunu sıklıkla hatırlatır, şöyle derdi: ''Büyük bir bilimsel zihnin belirleyici işareti, ilham için ruhani bir kapasite değil, daha çok bir motivasyon kalitesidir. Eğer buna sahip değilseniz, sorularınız olmayacak ve cevaplarınızı bulamayacaksınız.''
Bu konuda daha önce yazdığımız "Motive Olmayı Bekliyorsanız, Büyük Hata Yapıyorsunuz" yazımıza da göz atabilirsiniz.
***
Küçük Hatırlatmalar;
❇️ Benzer içeriklerden ilham almak için E Bülten'imize ücretsiz abone olmayı unutmayın.
❇️ Kariyerinizi dönüştürmek, sizi mutlu ve başarılı kılacak işi keşfetmek veya kendi işinizi yapmaya başlamak için desteğe ihtiyaç duyarsanız; mentorluk formunu doldurabilirsiniz.
Comments